II. Haçlı Seferi (1147-1149), Kudüs’ü Müslümanların elinden korumak ve Haçlı topraklarını genişletmek amacıyla başlatılmıştır. Ancak bu sefer, Anadolu Selçuklularının direnci ve Müslüman birliklerinin stratejik üstünlüğü karşısında başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
1144 yılında
Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki ilerleyişi, 14. yüzyılın sonlarına doğru, Akıncılar'ın cesur akınlarıyla hız kazandı. Akıncılar, Osmanlı'nın düşman topraklarına hızla girip iz bırakmadan geri çekilmeleriyle büyük bir korku yaratmış ve bu strateji Osmanlı'nın hızla toprak
Yıl 1243… Kösedağ’ın eteklerinde Anadolu Selçuklu ordusu, Moğol fırtınasının önünde dizilmişti. Başlarında toy Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev vardı; karşılarında ise demir iradeli Moğol komutanı Baycu Noyan. Selçuklu ordusu kalabalıktı ama korku yüreklerine sinmişti. Noyan,
Afşin Bey… Selçuklu’nun yenilmez komutanı, Bizans surlarını titreten, Anadolu’nun kapılarını Türklere ardına kadar açan kahraman. O, sadece bir kumandan değil, fetihleriyle devletin kaderini değiştiren bir savaş ustasıydı.
Aslen bir Türk beylerinden olan Afşin Bey, Büyük
Malazgirt Meydanı, 26 Ağustos 1071’de Selçuklu Sultanı Alparslan’ın önderliğinde Türk ordusunun büyük zaferine sahne oldu. Horasan arslanı, Çağrı Bey’in oğlu Alparslan, savaş öncesinde beyaz kefenini giymiş, askerlerine “Ölürsem şehit, kazanırsam gazi olacağım” diyerek inancını
Malazgirt Zaferi’nden sonra Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes, Sultan Alparslan’a esir düştü. Alparslan ona saygıyla davrandı ve şu meşhur diyalog gerçekleşti:
Alparslan: “Eğer ben sana esir düşseydim ne yapardın?”
Romanos: “Seni ya öldürürdüm ya da Bizans sokaklarında
1230 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad ile Moğollara meydan okuyan son hükümdar Celaleddin Harezmşah Erzincan yakınlarında Yassı Çemen’de karşılaştı. Güçlü ama yorgun Harezm ordusu, düzenli ve desteklenmiş Selçuklu kuvvetleri karşısında tutunamadı.
Savaşın en
Atina demokrasisi, tarihte halkın yönetimde söz sahibi olduğu ilk sistemlerden biri olarak anılsa da, gerçekte bu sistemin ne kadar halkın iradesine dayandığı tartışmalıdır. Antik Yunan'da demokrasinin uygulama biçimi, özellikle demagogların halkı yönlendirmesi ve manipüle etmesi
Platon'un ideal devletinde toplumsal değişim taleplerinin arkasında yatan dinamikleri engellemek için zenginlik ve yoksulluğa yer verilmemesi gerektiğini vurgulaması oldukça önemli bir noktadır. Ona göre zenginlik, rahatlığa ve tembelliğe yol açarken, yoksulluk ise değişim
Sakarya, bir nehrin kıyısında değil, bir milletin kaderinde akan kan ve irade oldu. Ağustos’un kavurucu sıcağında, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide, Türk ordusu Mustafa Kemal’in emrinde dimdik durdu.
"Hat çizgi değil, sathıdır!" diyerek geri çekilmedi, vatan toprağını adım
Osmanlı tarihine yön veren iki büyük sadrazam, Pargalı İbrahim Paşa ve Çandarlı Halil Paşa, devletin en güçlü isimleriydi. Ancak iktidarın keskin yüzü, onları da sonunda yok etti.
Pargalı İbrahim Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın en güvendiği adamıydı. 1526’daki Mohaç Zaferi’nde
451 yılında Avrupa, Hun İmparatoru Attila’nın önlenemez ilerleyişiyle sarsılıyordu. Yaklaşık 200.000 kişilik Hun ordusu, Ostrogotlar, Gepidler ve Alanlarla birlikte Batı Roma topraklarına saldırdı. Roma Generali Flavius Aetius, 150.000 kişilik ordusuyla Vizigot Kralı Theodoric’in
Attila'nın ölümü, tarihçiler arasında çeşitli teorilerle açıklanır. En yaygın görüş, Attila'nın aşırı alkol tüketip burun kanaması nedeniyle boğulmuş olduğudur. Diğer bir teori ise Romalıların onu zehirleyerek öldürdüğü yönündedir, çünkü Roma ile uzun süredir düşmanlardı. Ayrıca,
Gerçek düşünce, insanı huzursuz eder; çünkü alışkanlıkların sisini dağıtır, ezberlerin rahat kucağından çekip alır. Çoğu insan düşünmekten değil, düşünmenin sonucunda değişmek zorunda kalmaktan kaçar.
Gül’den sebep perişan oldu hâlim,
Bülbül gibi feryâda düştü mâlim.
Bir lahza görsem rengin ol goncayı,
Zehre döner hasret ile her hâlim.
Hâr ola râzı gamına bî-çâre,
Âşık olan gül uğruna eyvâhî.
Gönlümde ser-sar olurken bu sevda,
Yâre demek düşmezmiş padişâhî.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin en güçlü sultanlarından biri olan I. Alaaddin Keykubat, 1220-1237 yılları arasında tahtta kalmış ve devleti zirveye taşımıştır. Tahta geçtikten sonra iç karışıklıkları bastırarak merkezi otoriteyi sağlamlaştırmış, Moğol tehdidine karşı diplomatik
🚨Yavuz Ağıralioğlu bugün açıklama yapan PKK'lılara "it sürüsü" dedi ve ekledi:
"Bazı çocuklar baba sesini duyar duymaz başlarını öne eğiyor, böyle büyüyor. Siz kimi ağırlıyorsunuz!"
#pkkkendinifeshetti #DevletBahçeli #Lozan Terörsüz Türkiye