Modern dünyanın belki en aldatıcı yanı, bilmek ile alim olmanın birbirinden ayrılmasıdır.
Bileni alim sanan aldanır. İlahiyatlarda değil bir araştırma görevlisi olmak, prof bile olmak alim olmak anlamına gelmiyor.
Zira alim, Hz. Peygamberin (salallahü aleyhi vesellem)
Tevbe eden, geçmişindeki yanlışlarını çok iyi bilen herkes, günah işleyen birini gördüğünde şu ayeti hatırlasın:
Önceden siz de öyleydiniz de Allah size lütufta bulundu!
(Nisâ, 94)
Eski Türkçedeki “ar” kelimesi geldi aklıma; utanma, onur, mahremiyet demek. Bazı şeyler gerçekten ar meselesidir—herkesin önünde yaşanmaz, insanın içinde taşınır. Mahremiyet de zaten biraz insanın kendine duyduğu saygıyla ilgilidir.
Ferace- abaya mı alıyoruz altın mı belli değil . En iyisi kumaşı alıp evde dikelim, hem bütçeye dost hem de anti-kapitalist bir eylem olur . Böyle böyle modanın tekelini kıracağız inşAllah kardeşlerim. Biz direnişi dikişle başlatalım gerisi gelir biiznillah.
(Mücâdele Sûresi 58/22.)
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, Allah’a ve Resûlüne karşı çıkanlara sevgi beslediğini göremezsin, isterse onlar babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsun…”
Gençler! Umudunuzu söndüren, neşenizi boğan ve heyecanınızı öldüren insanlardan uzak durun. Moral bozanla değil, umut aşılayanla yürüyün. Bulaşıcı hastadan kaçar gibi karamsarlıktan kaçın!