Zekâ ve bilgelik arasındaki farkı soruyorsun, değerli Proteos.
Zekânın hedefi, iradenin başka iradeleri kontrol altına almasıdır; zekâ, politiktir. Bilgeliğin hedefi ise iradenin kendi kendisini kontrol altına almasıdır; bilgelik, ahlâkidir.
Eneas, Tanrıların İşleri
füsun ç. Aklıma derhal Ulu Gülten Akın'ın şu şiiri gelir bu tür arkadaşların bahsi geçince:
paylaşım
ağıdını bana dirhem dirhem
paylaştıran komşum
sevinçlerin var mı, nerde
niye onları hiç bilmiyorum
Çocuklarınıza anlattığınız yaşam hikayeleriNİZE dikkat edin. Bunlardan kendilerini sorumlu tutup , suçlu hissederek, sizi rahatlatma görevi alabilirler. Bu yükü çekmek zorunda olmadıkları kadar çekerler.
Çocuklar sizin sıkıntınızı alacak kişiler değildir.
10 yaşındaki (ve öncesi sonrası) bir çocuğun saat 9-5 arası kısacık aralıklarla birbiri ardına, haftada beş gün ders görmesi kanımca insan hakları ihlalidir.
Depremden sağ çıkan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, büyüklerimiz… Ortadaki mağduriyette sorumlulukları yok. Medyaya haykırıyoruz günlerdir ‘mağdurlaştırma’. Saatler, günler sonra kendi dirayetleri sayesinde sağ çıktılar. Kendi güçlerini hissetmeye ihtiyaçları var.
Bu da benim komplo teorim: insanların toplum olarak cinnet getirmesinin mümkünlüğünü ve dolayısıyla bunun için gerekli etki/eylemlerin sınırını araştırıyorlar.
Üzüntüm ve öfkem geçmiyor. "Normale dönmek" istemiyorum. Çünkü normalimiz silik uyuşuk bir toplum olma hali. Öfkemiz diri kalsın. Bu öfkeyle insanca yaşayabileceğimiz yeni bir normal kuralım.
Öfke güçtür. Gücümüzü havaya saçmamayı öğrenmemiz çok önemli. Ortaya öfke çekecek boş içerikler döküldükçe dikkatimiz dağılıyor. Esas arzumuz nedir onu bilip, gücümüzü onu oldurmaya yönlendirmeliyiz.
Öğrencileri antropolog Margaret Mead'e uygarlığın ilk işareti nedir diye sormuş. Herkes toprak kaplar ya da toprağın işlenmesi gibi yanıtlar beklerken,Mead kırılıp iyileşmiş bir uyluk kemiği demiş. Doğada hiçbir hayvan kırık kemiği iyileşene kadar hayatta kalamaz