“He’nin iki gözü iki çeşme”…
Güle güle ağabey. Seni daima hatırlayacağız. Bir meydanda, bir yürüyüşte, bir cümlede, bir susuşta…
Ezilenin yanında olduğumuz her yerde sen de oradasın. Kavganı sahipleniyoruz.
“Bir babaya ihtiyacım kalmayıncaya kadar doyurdun beni, ama dostluğuna doyamadım. O dostluğa doyulur mu?” Bu cümle sabahtan beri zihnimden çıkmıyor. Bulduğum her köşede ağlıyorum. Ağabey… Canım ağabey… Rûz-i mahşer’de ağabey...
Beyoğlu’nda yeni bir müessese. Duydum, duyduğum kadarıyla da pek hoş. Geçenlerde geçti bu iki kitap elimden. Geçemediğimiz her sınırda bir arzu büyüyor içimizde. Hayaletler artık boşlukta değil, bizimle; ve evet, Marx da hâlâ burada. Beyoğlu’na çıkana, kitapları alana, kutlu ola!
Sanık sıfatıyla yargılanan ancak kamu gücünün mağduru, hem müvekkilim hem dostum, canım tuğba . Güvenlik görevlileri duruşma salonunu basıp göz dağı vermiş ve dahi duruşma savcısı tarafından “resen soruşturma” taleplerimiz görmezden gelinmiş ise de mücadeleye devam edeceğiz!
Yönetmen Tuğbanur Kocakaya, bugün görülen duruşmada polis tarafından cinsel tacize uğradığını, fiziksel şiddete maruz kaldığını ve susması için tehdit edildiğini anlatarak, susturulmak istenen tüm kadınların sesi oldu.
Tuğbanur’a ve avukatına sıkı sıkı sarılarak, bu mücadelede
Taksim kapatılmış. Neden? Yok. Kime karşı? Yok. Hangi kararla? Yok. Gazetecilik, iktidarın bariyerlerini haber diye paylaşmak değildir. Haysiyetiniz bariyerin arkasında kalmış.
restorasyon ihalesi, yine bir akp’li yandaşa peşkeş çekildi. şehirlerimizin belleği, çocukluğumuzun iskemlesi, hafızamızın çay bardağı—artık bir rant kaleminden ibaret. her köşeyi, her duyguyu, her tarihi değeri kendi pis çıkarlarına malzeme etme cüretindeler.
Bu sektör yıllardır “yaratıcı erkek” mitiyle beslendi. Birbirini parlatan, güç ilişkileriyle yükselen popüler erkek fotoğrafçılar, özgürlükçü görünmenin arkasına saklanarak kadınların bedenini, emeğini, ruhunu tahakküm altına aldı. Ama biz biliyoruz: Sanat onların malı değil.
mahalle kavgasını devrim sanmaya devam edin siz. devrim işçilerin, kadınların, ezilenlerin ortak mücadelesiyle olacak. şef deyip duruyorsunuz ama sizinkisi bildiğin küçük burjuva ukalalığı. marx’tan iki kavram kapıp herkese cehalet dersi veriyorsunuz. önce bir teoriyi özümseyin.
Büromuzun tutsak avukatı Selçuk Kozağaçlı, Brecht'ten alıntı yapıyor; "Bizi kötü işler yapmakla suçlayanlar, çok karanlık bir geceydi ve siz orada yoktunuz. Biz yalnızdık. Çok karanlık bir gecede hepimizin kaderi için dövüşmek zorunda kaldık."