Şayet düşmanla savaşıyor ve yerinizi bulmakta zorluk çekiyorsanız, düşman toplarının nereyi dövdüğüne bakacaksınız. Zira düşman nereye ok yağdırıyorsa bileceksiniz ki orası sizin yerinizdir.
Meseleler o kadar karışık cereyan ediyor ki! Zalimler satranç tahtasının başına oturmuş Müslümanlığın aleyhine oyun oynuyor. Ve siz oyunun kurallarını bilmiyorsunuz. Belki de oyun kuralsız oynanıyor. Yapılacakları yapmanın yanında sürekli dua etmek lazım, duada ısrar çok önemli!
Sizi de bütün davranışlarınızı da tavırlarınızı da mimiklerinizi de bakışlarınızı da adım atışlarınızı da yaratan Allahtır cc. Fakat O, kudretin umur-u hasiseyle bizzat mübaşereti görülmesin diye esbabı vaz etmiştir.
Verme nefsin eline kazma Kimsenin yolunda kuyu kazma Kazarsan birinin yolunda kuyu Gider içine düşersin yüzü koyu!
Gelsin tepetaklak içine düşsün diye başkalarının yolunda kuyu kazanlar, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün kazdıkları kuyuya kendileri düşerler.
Bakmayın şimdiki şımarıklıklarına, hadd ü hesap bilmezliklerine, küstahlıklarına; basiretle bakarsanız su-i akıbetlerini, yuvarlandıkları çukurdan acı acı yüzünüze bakıp yardım dilendiklerini görüyor gibi olursunuz.
Şeytan günümüzde gemi azıya almış, insî şeytanlardan ordular teşkil etmiş, onların eline İslâmî argümanları vermiş, sırtlarına İslâmi formaları geçirmiş, oynadığı/oynattığı oyunlarla nicelerini şirazeden çıkarıyor.
İbadet ü taat, insanda ikinci bir fıtrat meydana getirir ve işte bu ikinci fıtrat, insanın gerçek kimliğini oluşturur. Günümüzde eksikliği ciddî şekilde hissedilen bu durum, çok yaygın olarak kimlik arayışı veya kimlik bunalımı şeklinde kendini hissettirmektedir.
En tehlikeli şeytan Hz. Ademe zelle yaşatan şeytan değildir. İnsan suretindeki şeytanlardır. Onların daha tehlikelisi de ben müslümanım diyen fakat şeytanın yolunda adım adım onu takip eden insanlardır.
Ulema, başkalarına temenna çektikleri, temellükte bulundukları, beklentiye girdikleri, halaik haline geldikleri zaman müessiriyetlerini kaybetmiş; itibar ve onurlarını korudukları, müstağni yaşadıkları zaman ise Allah onları iğna etmiş, sözlerine tesir lütfetmiştir.
Kebirenin (büyük günahın) kebire olduğunu duyarak işleme, sağirenin (küçük günahın) sağire olduğunu duymayarak işlemeden daha hafiftir. Çünkü işlediği günahın günah olduğunu bilen, onun kendisini nasıl sukut ettireceğinin farkında olan bir insan tevbe ve istiğfara yönelir.
Bediüzzaman bugüne kadar söylenmedik sözleri söylemiş, üzerine gidilmedik problemlerin üzerine gitmiş, çoklarının şaşkınlık yaşadığı meseleleri vuzuha kavuşturmuş, bir tecdid hareketi başlatmış.
Din-i Mübin-i İslâm’a dair meseleleri anlatan insanların tevazu ve mahviyete çok ihtiyaçları vardır. Çünkü mütevazi insanlar işini yaparken hor hakir görüldüklerinde buna katlanırlar. Beklentiye girmezler. Görünme hastalığı, faikiyet mülahazası yoktur onlarda.