Bir çocuğun katledilmesini cehennemi köy, taşra karanlığı retoriğine bağlamayı reddediyorum. Bu söylemlerin öldürmeyi olağanlaştıran uğursuz bir gücü var. Patriyarka, devlet, tarikat sözleşmesi öldürdü Narin’i. Şehrin ortasında da geçse aynı kanun işlerdi. #narin
4 yaşındaki Leyla Aydemir'in cesedi 18 gün sonra köye 3 km mesafedeki dere kenarında bulundu. Katili kuzeni çıktı.
7 yaşındaki İkranur Tirsi'nin cesedi dere kenarında bulundu. Katili amcası çıktı.
8 Yaşındaki Narin Güran'ın cesedi 19 gün sonra dere kenarında bulundu. Amcası
ne narin’e ne de başka herhangi bi çocuğa söz verebilecek durumda değiliz bana kalırsa. biz her kötülüğü “üzülerek öğrenmiş bulunan” ve bi diğeri yaşanana kadar sadece bekleyen tuhaf bi kalabalığız.
İliklerimize kadar zerk ettiğiniz patriyarka, kadına, çocuğa şiddeti meşrulaştıran söylemleriniz, her kuruma çökmüş tarikatlarınız, çağdışı eğitiminiz, yalancı medyanız, yayın yasaklarınız, cezasızlıklarınız, milli manevi değerleriniz ve genel ahlakınız...
Her şey politiktir...
2020’de bir haber yapmıştım. Batı Anadolu’da kasabanın yarısı lise öğrencisi kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmuştu. Hatta kızın çıplak fotoğrafları, gençlerden birinin babasının eline geçmiş ve köy kahvesinde elden ele dolaşmıştı. Tüm kasaba, herkes her şeyi biliyordu ama
Can seçkin ankara’da bir tatlı imalathanesinde sigortasız çalışıyormuş. 4 metrelik merdivenden düşmüş. Sigortası yapılana yerde yatmış ambulans bile çağırmamışlar. 22 gün sonra bugün ölmüş. Biraz da ağır suçlulardan, katil patronlardan bahsedelim