Nehir, biri çıktı babana benziyor ama emin değiliz, dediler. Olmayan gücümle kalktım, yürüdüm. Açtım battaniyeyi. ‘Dakikalarca baktım, tanıyamadım. Çabuk dediler, gömmemiz lazım yeterince çürümüş dediler. Herkes burnunu kapatıyordu, baba. Bana göre misler kokuyordu. Sonra koydum…
Ben seni yarı yolda bırakmadım. Ben seni hiçbir şartta, koşulda, zaman ve mekanda bırakmadım, bırakmam sevgilim. Ben güzelliklerin hepsini sana ithaf ettim. Sen benim için güzel olandın, iyi olandın. Sen yanlışlarla dolu bir dünyada doğru olandın, beyaz güvercinim. Zeytin dalım.…
Sizi bir kez daha kurtarmaya geliyorum. Ayaklarım tutmuyor. Yine de sürünerek geliyorum. Olur da ben yine çıkaramazsam belki siz halime acırsınız kendiniz çıkarsınız düşüyle geliyorum.
Bundan bir sene önce 04.17 geçe ben seni alıp çıkaramadım. Geldim yine. Bu sefer sen çıkar mısın? Yalvarıyorum. Mezarlığı birbirine katsam yine? Toprağını eşelesem? Kafamı vursam taşına kafam kopana kadar? Ben yapamadım. Sen yapar mısın? Ben…
İçim kan ağlaya ağlaya, kalbim sıkışa sıkışa, bedenim titreye titreye, kafamı yastığa göme göme, gözlerim şişene ve yastığım sırılsıklam olana kadar. Sizi ölesiye ve delicesine, özledim. İyi geceler annem, iyi geceler babam, iyi geceler ablam. Cehennemimden bir gün daha azaldı.
Bana yine gül yüzünle gel, tek sözümle gel annem Gözüm yolda, gönlüm sende kaldı al da gel Yana yana yaz oldu kışım, kor oldu düşüm Can yürekte, yürek sende kaldı al da gel
Kalbimin en içinin kendi sesinden. Demek cennette bir sena yoktu? Neden böyle söyledin ablam? Ama artık cennette bir sena var. Ve nehir senasız kaldı. Nefessiz, hayatsız, kimsesiz.
Şehit mezarlığında sıra sıra yatıyorsunuz ailem. Ablamın hekim önlüğünü giydirdiğim bir tahta parçası dikili başınızda. Ben ise her sabah uyanıp koca bir nefes alıp karanlık çökene kadar tutuyorum içimde. Her gece ise seccadenin başında ölümü diliyorum. Sonra yastığıma göz…