Musluktan akan suyu içiyorsunuz, arılar meclis binasında kovanlara bal yapıyor, hava temiz, sebzenizi yetiştiriyorsunuz…Sonra da neden dünyanın en yaşanılır şehri diye sormayınız.

Erman Gören’in çevirisiyle basılan İlyada’yı nihayet aldım! Yazdığı girişte belirtilen bir husus bu anlatının etkisine dair önemli. Aslında önemli bir olayın/hikayenin ortasından girip, olayın esasını değil anlatım cazibesini okuyoruz. Homeros neredeyse post-modern biri!

Evet hayat problem çözmektir. Lakin siz çözdükçe birileri de sırtınıza sürekli problem yükler. Hadi çöz derler. Hele bizim memlekette bu bir süre sonra hayat yükünü üstlenmek demektir. Kimse de halden anlamaz.

Hayatımızda bazı klasikler var tabii. Bardak da bence böyle olmalı.

En iyi döner Ankara’da yenir. 1- Mutlu Lokantası… To be continued 😉

Kurumsal iş hayatında ağzı iyi laf yapanların iyi kariyer yaptığını ama ellerinin iş tutmadığını görüyorum. Bu da bir beceri elbette. Ama kamusal fayda sıfır!

Bir yetişkin günde kaç gr peynir tüketmeli? Mesela ben 200 gr tüketiyorum. Fazla mı?

Linked-in diye bir business mecrası var. İnsanın ne kadar palavracı, sahte ve içten pazarlıklı olduğunu gösteren saçma sapan bir yer. İnsan az utanır oradaki sahte hayatlar için…

Bir süredir işlerim dolayısıyla Ankara’dayım. Bu kadar şahane bir şehir görmedim. Hem büyük şehir imkanları var, hem taşra! Nefis bir sentez…Yerleşmeyi düşünüyorum. Avrupa’dan iyi😄

Ankara simidi ve döneri değme lezzetlerin üzerinde. Üniversite kampüsleri şahane. Metro gayet iyi. Trafik makul. Balık taze. Hizmet personeli nazik. İstanbul ‘dan medeni!

Öğlen tatillerinde keyif yapıyorum. Teşekkürler Ankara! Sana bir tepeden baktım. 😎

Roma’nın ilk imparatoru, vasiyetini yazar, ölümünden sonra tunç levhalara işlenir. Ama zaman içinde tüm levhalar kaybolur. Ta ki, 16. yüzyılda Ankara’daki Latince ve Yunanca çift dilli kopyası bulununcaya kadar…İşte Ankara Anıtı böyle önemli bir yapıt. Roma’dan kalan…

Bir de böylesi var.

Ankara’ya bir süre elvada diyorum. İstanbul yakamdan düşmediği gibi esas zeytin hasadı başlıyor… Ama Ankara’yı sevdim. Artık bir mahalle berberim dahi var.

İstanbul’a dönünce John Malkovich’in “Şeytani Komedya” oyununu izledim. Tiyatroya gitmem. Yalnızca Malkovich’i sahnede canlı izleme motivasyonu ile gittim diyebilirim. Değdi doğrusu. Müzik olmasa sıkılırdım…

Bir zeytinyağı markası olarak bundan daha güzel bir isim olamaz. Bunu ben niye düşünemedim!

It’s true. Because these countries are backyard of Germany.

Kurumsal iş hayatının en önemli özelliği hiç bir işin kurumsal nitelikle yapılmamasıdır. Tuhaf gibi ama öyle…Şahıslar ve şahsi ilişkiler belirleyicidir.