derdini kimseye açmak istememek ama birinin seni gerçekten anlamasını istemek. tek soru sorulmasın ama bir yol gösterilsin istemek. üzgün olduğun konuyu dile getiremediğinden agresif olmak. mental olarak herhangi bir şeyi izah etmeye gücünün kalmaması. bunu ancak yaşayan bilir.
birilerine kırgınken ya da sinirliyken en çok kendime zarar verdiğimi fark ettim. yani herkes bir yerlerde devam ederken, her şey akıp giderken göğsünde koca bir alev topuyla yaşamak en çok kendine haksızlıkmış. affedememek yorucu bir his.
Kalbiyle seven birini anlamak, cümlelerini değil sessizliğini duymakla başlar. Çünkü gerçek sevgi bazen en çok susarken konuşur. Ve o sessizliğin içinde saklıdır her şey; kırgınlık, umut ve hala bekleyen sevgi.
Ne zaman beni üzen bir şeyi dile getirsem tartışmanın sebebi ben oluyorum. Hiçbir zaman hissettiklerim için bir özür duymadım sadece verdiğim tepkiler için suçlandım.
istemediğim birine evrildim. bütün neşem emildi. gözümün feri silindi, hayat enerjim yok oldu, içimde ki son ışık zerresi söndü. kendime olan saygımı yitirdim. neredeyse her gece üzgün ve kalbim kırık uyur oldum. herhangi bir güzellik için hevesim kalmadı. tükendim
frida kahlo şu sözlerle bizi anlatmış olabilir mi ; “çok karışığım. bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine halen inanıyor ve heyecanını koruyor. bu iki yan arasında ben, eziliyorum.”
inandım diye ağladım. sevdim diye ağladım. üzüntüden ağladım. kırıldım diye ağladım. safım diye ağladım. insanlara çok iyi davranıyorum diye ağladım ama inanın hiç mutluluktan ağlamadım. buna ayrı kırgınım.