biraz yaşayacaktık biraz da gülecektik. sonra ölüp gideceğiz zaten. neden bu kadar ağır yaralar açıldı ki ruhumuzda? neden bu kadar kırgınlık birikti ki kalbimizde? anlamadım, anlayamadım.
“insan neden illa en yakınında duran hayatı seçip, onu yaşamak zorunda ki? halbuki hayatta öyle güzel şeyler var ki. kalabalık, ışıklı caddeler... güzel yemekler, uzaklara giden gemiler... aşklar, sarhoşluklar, yağmurda ıslanmalar.”
• ahlat ağacı | nuri bilge ceylan
“hepimiz bir şey bekleriz. mesela ben, hayatım boyunca bir şeyler bekleyip durdum. bütün hayatım boyunca sanki tren istasyonunda bekler gibiydim, bütün zaman boyunca sanki yaşadığım hayat gerçek değildi de bir tür bekleyişti.”
• offret -1986 | andrey tarkovsky
parmak kadar bir kedi aglayip duruyodu her yere baktim annesi yok tek basina, veterinere gidip sut tozu aldim 2. kez besledim poposunu sildim bikac damla cis yapti ama aglayip duruyor ilik su da koydum napicam bilmiyorum daha gozleri kapali
“atla suya” dedim, atladı. yüzme bilmiyordu. biz onu çıkarana dek neredeyse boğuluyordu. onu çekip sudan çıkardım diye bana öyle minnet duydu ki, ”atla!” diyenin ben olduğumu hepten unutmuştu.
• fareler ve insanlar | john steinbeck