Güven, insan ilişkilerinin görünmeyen yasasıdır — bozulduğunda her şey çöker…

“Biz senin iyiliğini istiyoruz.” “Bize inan.” Bu cümleler, aslında şeffaf olmayan güç ilişkilerini perdeleyen telkinlerdir. İnsan, ne kadar az bilirse, o kadar kolay inanır. Ne kadar çok inanırsa, o kadar az sorgular. Anlamadan nasıl bileceğiz güvenilir olduğunu?

CHP’nin Kapatılması başvurusunda durumu aydınlatalım: Başsavcılığın, CHP’nin kapatılması talebiyle Yargıtay Başsavcılığı’na yaptığı müracaatın Siyasî Partiler Kanunu ve kanunda zikredilen “partilerin kapatılması” gerekçeleri ile ilişkisini kurmak neredeyse imkânsız. Kanunda

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, suç işlemiştir: Soruşturma evresi, iddianamenin kabulüyle sona erer. Mahkemece henüz kabul edilmemiş olan çuval iddianamenin bitpazarına düşürülmesiyle, TCK, m. 285’de tanımlanan suç işlenmiştir!

Ahlaksızlığın normalleşmesiyle kolektif suç ortaklığı doğar. Herkes biraz bulaşınca kimse tam temiz kalmaz. Böylece “herkes yapıyor” düşüncesi, utancı ortadan kaldırır…

Malını satan tüccar gibi, siyasetçi de “gerçek başarıyı” değil, “inandırıcı bir imajı” pazarlamak zorundadır… Amacına ulaşması gerekir…

Yalancıya sahibi bile güvenmez!

Halk nasıl değerlendiriyor? Trolle olmaz bu işler!

Birisi bana şöyle dedi adını vermeyeceğim. Böyle saçmalık görmedim demeyeceğim başka yapanları da gördüm. Bu kasaba kahvehanesinde herhangi bir dedikodu konuşması gibi. Bir de oturup masada bunu yayın yapmış. Levent Gültekin Bu gazetecilik değil! Manipülatörlük!

Bu akşam kahraman şehitlerimizi de anacağımız 69. eylemimizde Sultanbeyli’de bir araya geliyoruz. Demokrasi ve adalet mücadelesini daha da büyüteceğiz. Bu yolun sonunda milletimiz kazanacak, Türkiye kazanacak! Sultanbeyli Kent Meydanı - Atatürk Anıtı | 12 Kasım Çarşamba |

Troller kararı açıkladı bile! Çok ilginç bir dönem yaşıyoruz.

Sultanbeyli’deyiz! Bu kara düzeni değiştirecek olan millettir! x.com/i/broadcasts/1…

Sultanbeyli 12 Kasım 2025

Bazı zihinler, ne kadar bilgi verilirse verilsin, henüz o bilgiyi alacak biçime dönüşmemiştir. Anlatamazsın, çünkü anlayacak zemin yoktur…

Bildiğini sanan zihin, düşünmeyi bırakır... Önyargı, aklın önünü görmesini engelleyen sis perdesidir…

Halkın hafızası bireysel hafızadan farklı işler; yavaş ama derin kaydeder. Her haksızlık duygusal iz olarak toplumun bilinçaltına yerleşir. Bu izler zamanla birleşir, bir kolektif bilinç oluşturur…

Diploma sadece bir “ehliyet” gibidir; arabayı kullanmayı bilmeyen biri için ehliyetin bir anlamı olmadığı gibi, diploma da tek başına kişinin başarı veya yetenek göstergesi değildir. Ama başlangıç için diploma gereklidir.

Atatürk’ün inancı üzerine yapılan tartışmalar boş. Bizim için önemli olan, bir insanın neye inandığı değil, ne yaptığıdır. Atatürk’ün yaptığı; bir halkı kulluktan yurttaşlığa, taklitten akla ve iradeye taşıması. Bu, herhangi bir inancın değil, aklın ve erdemin eseridir…

Zalim, kendi konforunu başkalarının acısının üstüne inşa edendir…

Amacı; aklı devreden çıkarmak, utancı yükseltmek ve kitle üzerinde psikolojik baskı kurmak. Ne kadar çok “günah alanı” icat edilirse, insanlar o kadar çok “nasıl yaşamalıyım?” sorusuyla bu tip kişilere yönelir. Bu bir tür kural üretip sonra kurtarıcı rolüne soyunma yöntemidir…