- Aklıma bir şey geldi efendimiz. - Nedir Olric? - “Gerçekten iyileştiğinde, seni en çok üzen şeyler hakkında boğulmadan konuşabilirsin…” - Haklısın Olric…

#Gazze ‘ye ses olmak zorundayız! Çünkü, katiller kurşunla değil… Artık açlıkla soykırım yapıyor! Lütfen! Allah aşkına! #GazzeAçlıktanÖlüyor

Bir hazine bulmuş gibi… “Mektubat” 1956 basımı (Türk Neşriyat Yurdu) İmam Rabbani’nin mektuplarından seçmeler. “Manalandıran ve sadeleştiren Necip Fazıl Kısakürek” Cildiyle, diliyle, seçilmiş mektuplarla…

Her keşke dipsiz bir kuyu…

Kitap azdı; ulaşmak zor… Takvimler vardı; ansiklopedi gibi, mecmua gibi… Her şey onlarda: Günün yemeği, günün sözü, yenidoğan isimleri, şiir, hikâye… Hepsi… Çok güzeldi…

“Sosyal medya bir ibadethane gibidir: ‘Like’ âmin demektir. Paylaşmak birliktir. Tüketmek kurtuluştur. Influencerların dramaturjisi, can sıkıntısına ve rutine yol açmaz. Daha ziyade, bütüne bir ayin karakteri verir.” Enfokrasi, Byung-Chul Han

Dürzülük! Haber 7 haber7.com/yazarlar/ozcan…

Mesele tam olarak budur: “İsrail’in Ortadoğu politikası, Afganistan’dan Fas’a kadar uzanan ve Orta Asya devletlerinin de dahil olduğu geniş alanı kapsar!” (Prof. İsrail Shahak- Jerusalem Üniversitesi) Haber 7 için yazdık… haber7.com/yazarlar/ozcan…

Ülkenin pek çok yerinde orman yangınları var. Kimi belki doğal… Ama bir çoğu -bana göre- sabotaj. Eskişehir yangınında 10 orman çalışanımız şehit düştü. Rahmet olsun. Lütfen… Ama lütfen bu meseleye siyasetüstü yaklaşalım!

Günün sorusu: Neden hep biz ölüyoruz? Neden şekil değiştirerek en çok bize uğruyor ölüm? Trafikte, ormanda, apartmanda, bahçede, madende, denizde, okulda.. her yerde… Dünyanın başka yerlerinde de bu kadar ucuz ve kolay mıdır ölüm?

Jose Saramago diyor ki: “Ormandaki ağaçların yangından kaçtığını görmek ne güzel olurdu.” (Körlük, 217) Evet, çok güzel olurdu… Ama ormanı yakanı da affetmemek gerekir.

Göğün eteklerinden döküldü Bakır yakamoz Bir martının gölgesine sığındı gölgem İki kanat İki can Ben ve candaki sen İstanbulî…

Tercüman’ın muhteşem bir ‘1001 Temel Eser’ serisi vardı… Büyük bir hevesle tamamlamaya çalışıyorum. Bir şey dikkatimi çekti: Türklerle ilgili en oylumlu çalışmayı Batılılar /oryantalistler yapmış. Benzer konulara yüz vermemişiz. Neden? Ve neden Tercüman bu kitapları neşretmiş?

Senin gönlün daima meshûr ve musahhardır, mâzursun Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin, mâzursun Ben sensiz bin gece kan yuttum Sen bir gece sensiz kalmadın, mâzursun… Ahmed Gazâli

20.382’inci günümde şunu öğrendim: Keder, kaderdir!

‘Dostları’ olarak Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan’ı yazdık… İyi biliriz… İyi bilirdik… adem karafilik

Roman Kahramanları temalı sayımızda Özcan Ünlü, Tutunamayanlar romanının unutulmayan kahramanı Turgut Özben'i Litros Sanat için yazdı. Okumak için 👉litrossanat.com/edebiyat/hepim…

Doktorum dedi ki: “Stres yok. Endişe yok. Tedirginlik yok. Kaygı yok. Kızartma yok. Tuz yok. Şeker yok. Uykusuzluk yok. Düşünmek yok…’ Goethe ile cevap verdim: “Tedirginlik ve endişe zeki insanlara özgüdür hocam. Bir aptalın endişelendiğini göremezsiniz.”

Açıl dedik denize birlikte dedik yarıldı karnından İnci tanesi gülüşün çıktı kayalıkların arasından Yalınayak yürüdük ay güneş ve yakamoz Girdin bu denize yürü şaşırt adımlarını Zerdali gölgesi düşmüş dalgalar arasında Arkandan gelen kervan bir salkım gibi takılıyor kayalıklara

Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptığım Avrasya Dosyası dergisi, “Türk Dünyası” özel sayısı olarak yayımlandı. 6 aylık hakemli dergide, Prof. Dr. Ahat Andican’on Afganistan yazısı oldukça önemli. Avrasya Bir Vakfı Ahat Andican