O üssün çok yaygara çıkarmadan oldubittiyle geçtiğimiz ay kurulan Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye arasındaki DEAŞ'la mücadele için dörtlü ittifakın üssü olarak ilan edilmesi, DEAŞ'a karşı koalisyon koordinasyon için kullanılması gerekiyor. Bize gereken zaman böyle kazanılabilir.

yurt dışına ancak cihad gayesiyle, geçici olarak gidilebilir. dil öğrenmek vs. bu kapsamda değerlendirilebilir. lakin sırf rahat yaşamak için vatanı terk etmenin makul bir yanı yok. gavurun elinin altında zillet içinde geçirilen bir ömür hiçbir müslümanın tercihi olmamalı.

Ulan ne ağlıyorsun!

"Allahım senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik niyaz ederim."

Fitne döneminde insanlar, iman, akıl,mantık ve irade yerine, menfaat, his ve duygularla düşüncesizce hareket ederler. (İmamı Rabbani kuddise sirruhu)

Hadis ve rical ilmi nihayete ermiştir. Geliştirilmeye ve üzerine yeniden konuşulmaya müsait değildir. Bize düşen; her meselede hadis kitaplarına dönmek yerine fukahanın fıkhına dönmektir. Bu sözler yanlış anlaşılmaya müsait. Lütfen yanlış anlamayın!

"Hristiyanlık insan kalbinde her zaman bir endişe bırakır. Çünkü insan ne yaparsa yapsın hiçbir zaman iyi yaptığından emin olamaz." Cemal Paşa'ya göre Hristiyanlık şeriatsız olduğu için Hristiyanların imanları daha kırılgan. Müthiş bir tespit.

Batı İslamlaşmıyor ki, araplaşıyor-afrikalalaşıyor. Batı’nın İslamlaşması ya harple olur ya da davetle. Müslümanların ülkelerinden kaçıp İngiltere’ye sığınmasıyla değil 🤣🤣

Daha açıktan yazacak olursak, Şam'ın SDG ile müzakere masasına oturmama iradesi gösterecek gücü yoktu ancak SDG'nin Hicri'yi ve ayrılıkçı Nusayri tipleri kongreye dahil etmesiyle Şam'ın masadan kalkması için gereken hareket alanı açılmış oldu. TR desteğiyle ilk fırsatı kullandı.

Yani SDG'nin ayrılıkçı olduğunu yeni anlamadılar, eskiden de ne oldukları Ankara ve Şam tarafından biliyordu. Ancak Abdi gibi tiplerden hep anlaşmaya ve müzakereye sadık olduklarına yönelik açıklamalar Şam'ın masadan kalkmasını maliyetli hale getiriyordu.

Dünkü kongre bu açıdan SDG için büyük bir hesap hatası oldu. Esed rejiminden kalan yerel güç unsurlarını arkasına toplayıp masaya daha da güçlü oturayım derken Şam'a masayı yıkma gerekçesi vermiş oldu.

Dünkü yorumları hatırlayın, SDG masaya çok güçlü gidiyor, özerklik alacak, herkesi arkasına topladı vb denirken bugün masa tersine çevrilmiş oldu. Dolayısıyla tezcanlılık ve ben demiştim demeye odaklı felaket tellallığına prim vermemek gerekiyor.

Suriye'de saha çok değişken çünkü Fırat'ın doğusu iç savaştan açık kalmış bir cephe olarak duruyor. Yarın tekrar SDGnin lehine bir rüzgar da oluşabilir ancak bunların hepsini günlük gelişmeler/açıklamalar olarak görmek gerekir. Asıl kırılmaları ve suyun aktığı yeri gözlemek lazım

Bugün Barrack çıkar Şam'ın kararına yönelik hayal kırıklığını açıklar, masaya dönmeye çağırır, önemli değil. 3 gün sonra Paris değil DC'de müzakereler devam eder, önemli değil. Önemli olan meselenin bir ileri bir geri devam ettiğini ve müzakere yönteminin çalışmadığını görmek.

Suriye tekrar bir iç savaşın eşiğinde değil, iç savaşta açık kalmış son cephenin kapanması için yapılacak mücadelenin eşiğinde.

Sana bir gün “neden hüzünlüsün?” derlerse, dürüstlükle cevap ver ve onlara de ki: |Az istiğfar ve Kur’an okumayı terk etmemden dolayı.|

Dindarlığını salt duygusal bir huzur için yapan insan, dini tam olarak anlamamış demektir. Çünkü dindarlık insana cihad gibi hayatını riske atacak amelleri de kapsayan bir bütünden oluşmaktadır.

“İnsan, kendini tanıdıkça susar. Çünkü bilir ki, ne çok eksiği var; ve ne çok affa muhtaç.” İmam Gazâlî

Modernizmin pis tarafı şu: Kendine göre ve (maddi olarak) geri dönülemez bir dünya imal etmeyi başardı. (Evet bu ifade "inşa"dan daha iyi.) Şimdi o mamulü kendisinin doğruluğunun ve vazgeçilmezliğinin delili olarak kullanıyor.

* Aslında neredeyse her medeniyette geri dönülemez eşikler var. Ama bunlar hiçbir zaman insanları modernizmdeki kadar suni bir hayata zorlamamıştır herhalde.