'We killed the children.
We stole their toys.
We posed for this picture.
We are smiling and laughing.
We think this is enormous fun.
We are having the time of our lives.
We love this and we're going to kill all the children.
Worse than nazis?
How dare you? That's antisemitic'
Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü dinlenir, Yeditepe İstanbul, Şaşıfelek Çıkmazı, Sıdıka, Süper Baba, Bir Demet Tiyatro, Yedi Numara izlenirdi. Şiir de roman da gündelik sohbetlerin içindeydi. Duygular alay ya da şov konusu değil ilgi konusuydu. Bu kadar incelik nereye gitti bir anda?
Basit cümleler ile anlatacağım. Bu ülkede essahlı bir barışın tesisi ve gerçekten demokratik bir ülke kurmak için bütün soykırım ve katliam figürleri ve arkasındaki fikirle hesaplaşmak gerekiyor. Kara kalabalık yığınların Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da, Suruç’ta yaptıkları gibi…
Yeni çağın üfürükçüleri bu aile dizilimi benzeri sikimsonik şeylerle kafasız beyaz yakalıyı keriz gibi silkmeye bence devam etmeli. Hakkediyorlar öyle silkilmeyi…
Türklükle mücadele edilerek, Kürt sorunu çözülemez, Kürtlükle mücadele edilip Kürt sorunu çözülemeyeceği gibi.
Hrant Dink 'içinizdeki Türk nefretinden oluşan kirli kanı atın' derken kastettiği buydu.
Feyenoord maçında attığımız nizami golü -Archie Brown müdahalesi nedeniyle-Türkiye’de atmamız mümkün değil. Bunların attığı gol de bu işte. Geveş geveş “Ne yapısı?” diye dalga geçer GS’liler de.
Bu akşam bir kere daha karar verdim, Türkiye ligini izlemeyelim, hakkında konuşmayalım. Çocuk bahçesine dönmüş sahalarda hakemlerin dölevlerinde kurulmuş salıncaklarda gs’liler ve gizli yardakçıları sallanıp futbolumsuyu konuşmaya devam etsin.