Javier Milei Arjantin’in en zengin ülkelerden biriyken yıllar içinde yoksullaşmasını devlet başkanı olmadan önce yazmış. Yakında bu kitabın Türkçesi çıkıyor. Sunuş yazısını ben yazıyorum. Geriye giden bir ülke deneyimini okumak çok ilginç.
Elbet bir gün Türkiye’ninki de yazılacak
Yazarın çizdiği iktisat tarihi çerçevesi baştan aşağı yanlış :)
1. Kapitülasyonlar kötü değildi.
2. Devlet eliyle zenginleşme Menderesten önce de vardı
3. Sanayi istatistikleri her yerde sanayi üretimi olduğunu gösteriyor.
4. Milli ekonomi II. Mahmut döneminde başlıyor.
Başarılı fen bilimcilerin, ekonomi ve tarih gibi beşeri bilimlerden hiç anlamamalarına rağmen kendi alanlarındaki şöhretlerine dayanarak yorum yapma cesaretini bulabilmeleri sosyologların fizik teorisi tartışması gibi anlamsız.
Oktay Yenal’ın Doçentlik tezini tesadüfen sahafta buldum. Bu tezi Chicago’da Milton Friedman’ın yanında yazdığı aklıma geldi. Sahaftan aldım. Meğer Türkiye’nin hiç bir kütüphanesinde bu kitap yokmuş :)
Hakan Erdem “Tarih-lenk” isimli kitabında İlber Ortaylı başta olmak üzere bildiğimiz popüler tarihçilerin fahiş hatalarını tek tek ifşa etmiş. Daha yeni aldım. Kahkalarla okudum :)
İyi eğitimli ve nitelikli gençlere talebin tahmin ettiğimizden daha az olduğunu düşünüyorum. Ankara’da tanıdığım bazı büyük şirketler iyi okullardan mezun kişileri işe almıyor. Yetenek gerektirmeyen işleri düşük ücrete yapabilecek ortalama kişileri aldıklarını söylüyorlar.
Bana göre Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’na girmemesinin tek sebebi kapıya dayanan, Yunanistan’ı iki haftada işgal eden Almanya’nın Türkiye’ye saldırmamasıdır.
Bana göre Türkiye’nın ekonomik başarısızlığı 1914 yılında başlamıştır. 10 yıllık savaş döneminin tahribatı asla telafi edilememiştir. 30’lu yıllarda durgunluk vardır. Kalkınma hamleleri tabana yayılmamıştır.40’lı yıllar yüksek enflasyonla geçmiştir. 1914-1950 arası büyük kayıptır
Kurum tarihi kitaplarının çoğunun akademik nesnelliğe sahip olmadığını düşünüyorum. Çalıştığınız konunun öznesiyle finansal ilişki kurduğunuzda artık bilimsel objektifliği kaybedersiniz. Bir noktadan sonra kurum başarılarını övgü tarihine döner.
Akademik çalışma böyle olmaz.
Artık bilgi sahibi olmanın hiçbir önemi kalmadı. Bilgi ulaşılabilir durumda. Artık eldeki bilgiyi etkili şekilde yorumlayabilmek maharet işidir.
Artık bilgi veren değil analiz eden makaleleri ciddiye alıyorum.
Lozan’ın önemi yanlış yorumlanıyor. Devletin kuruluş senedi değildir. Devlet zaten vardır. Ülkenin tapusu da değildir. Birilerin işgal etmesi mülkiyet tartışması açamaz. Geçmişte de tapu Türkiye’nindi.
Lozan’ın en önemli özelliği yıllar süren savaşı bitiren anlaşma olmasıdır.
Baltalimanı anlaşmasının Osmanlı zanaatını gerilettiği gibi büyük bir iddiada bulunan büyük hocaların yıllardır sundukları somut bir kanıt yoktur. Böyle olmamıştır demiyorum ama vardır demek için iddianın kanıtları sunulmalıdır. Aksi halde boş laftır.
Beyin göçünün iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Yurtdışında daha iyi koşullarda yaşayabilecek olan ve zorlukları da göze alan herkesin gitmesinin önü açılsın. Boşalttıkları kadrolara iş arayıp bulamayan gençler yerleşsin. Beyin göçü olmasa çalışan mutsuz, iş bulamayan da mutsuz