Güveninizi yerle bir eden birinin size zarar vermesi, insanın en hassas noktalarından birini tetikler. En yakınınızın bile sizi incitebileceğini fark etmek, duygusal bir deprem yaratır. Bu kırılma, sadece o kişiye değil, genel anlamda insan ilişkilerine ve insan doğasına olan…

Bazen geçmişteki anılar, hafızamızda yarattığı yarım kalmışlık hissiyle içimize bir huzursuzluk verir, değil mi? O anılar, adeta bir rüzgar gibi gelir, dengemizi sarsar, ruhumuzu karıştırır. O kaldırım taşları gibi, ayaklarımızı tökezletir, geçmişle bugün arasında bir denge…

Güveninizi yerle bir eden birinin size zarar vermesi, insanın en hassas noktalarından birini tetikler. En yakınınızın bile sizi incitebileceğini fark etmek, duygusal bir deprem yaratır. Bu kırılma, sadece o kişiye değil, genel anlamda insan ilişkilerine ve insan doğasına olan…

Bazen geçmişteki anılar, hafızamızda yarattığı yarım kalmışlık hissiyle içimize bir huzursuzluk verir, değil mi? O anılar, adeta bir rüzgar gibi gelir, dengemizi sarsar, ruhumuzu karıştırır. O kaldırım taşları gibi, ayaklarımızı tökezletir, geçmişle bugün arasında bir denge…

Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım.

Cahit Zarifoğlu

Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım.

Cahit Zarifoğlu

Bazı ilişkiler, içimizde fırtınalar koparır. İnançlarımızı sorgular, güvenimizi paramparça eder, dostluklarımızı darmadağın yaparlar. O ilişkinin sonu gelince, mutluluğumuzu yerle bir ederler ve hayatımızın o önemli parçası birdenbire kaybolunca, içimizde büyük bir boşluk oluşur.…

Anladım ki bazen geçmişteki tutkularımızın solgun bir gölgesi oluyoruz. Ne yazık ki, o eski coşku ve heyecanı tekrar yakalayamıyoruz. Öyle anlar oluyor ki, eskiden derin sevgiyle sarıldığımız şeylere artık aynı tutkuyu hissedemiyoruz. Belki de zamanın kıyasıya gerçekleri yüzümüze…

Hayatta bazen hep geleceği düşünmek yerine şu anı yaşamak, anın içinde kaybolmak istersin. Ama bazen de o anı yaşarken gelecek hakkında da endişelenmekten kendini alamazsın.

Nasıl da kayboluyoruz bazen 'sanmak' denen o derin kuyuda. İnsan, bilmeden, görmeden, sadece içinde bir yerlerde uyanan o tuhaf hisse kapılarak, nasıl da hata üstüne hata yapıyor. 'Belki öyledir, belki böyledir' diye diye, ne kadar çok şeyi ziyan ediyoruz, değil mi? Oysa…

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, tüm çocukların sevinçle kutlaması gereken özel bir gün. Ancak bazı çocuklar, hayatın zorluklarına erken yaşlarda göğüs germek zorunda kalıyor. Onlar, bu bayramı kutlayamamanın hüznünü yaşarken, bizler de onların sesi olmalı, onlar için…

Kışkırtıcı mesajlar ve yanlış yönlendirmeler, futbolun ruhuna ihanettir. Taraftarların huzurunu kaosa sürükleyerek, birlik ve beraberliğimizi zehirlemek, kabul edilemez bir davranıştır. Bu tür eylemler, sadece sporumuzu değil, toplumumuzun temel değerlerini de derinden sarsar.…

Markaya değil, ailenize yatırım yapın,
Çocuklarınız her etiketin önündedir!

Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün geleceğimizin teminatı çocuklara armağan ettiği, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunun tüm dünyaya ilan edildiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bu özel gün, Atatürk'ün çocuklara duyduğu sonsuz güvenin ve onlara olan…

Müşteri memnuniyetine değer veren şirketlerin bunu ne samimiyetle yaptıklarına ciddi bir örnektir, son günlerde Türkiye gündemine yerleşmiş olan malum ve meşhur çikolatalı gelişme.

Oysa bir “CEO” memnuniyetsiz müşterisine bizzat yazsa bile alelacele cevap yetiştirmemeliydi.

'Kadın istihdamına önem veriyoruz' diye markalaşan şirketi bir anda bitirme örneği olarak üniversitelerde derslerde örnek olacak durum olmuş.

Bir kadın müşteriye, herkese açık bir platformda bunu yapan birisinin çalışanları da pek mutlu değildir sanırım. Artık almayacağım ben…

Ne acıdır ki, bazı insanlar varlığımızın değerini, ancak kendi ihtiyaçları doğrultusunda ölçüyor. Sırtımızdan vurulup, yere serildiğimizde bile, onların tekrar kapımızı çalma ihtimali, bu ilişkilerin ne denli yüzeysel olduğunun kanıtıdır. İnsanlık, ne zaman bu kadar hesapçı, bu…

Bazen öyle anlar oluyor ki, içimizde birikenler öyle bir hale geliyor ki anlatmak istiyoruz ama doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyoruz. Her ne kadar içimizdeki bu yoğun duygu ve düşünceleri birine dökmek istesek de, karşımızdakinin tam anlamıyla bizi anlayıp anlamayacağı…